Haber

İklim değişikliği neden bir ulusal güvenlik sorunudur?

Türkiye’de her gün yeni zam haberleriyle başlayan gıda fiyatlarındaki artış engellenemiyor. Hasadın yapıldığı yaz aylarında, aslında düşmesi beklenen yaş sebze ve meyve fiyatlarında yaşanan artış hayret verici. Birkaç gün önce 90 TL’den satılan Ayşe hanım fasulyesinin fiyatı 140 TL’yi geçti. Bamya kilosu 100 TL.

Ayrıca yüksek et, süt, yumurta ve yağ fiyatları temel gıda maddelerini özellikle kısıtlı ve sabit geliri olanlar için bir lüks haline getirmekte, dengesiz beslenme ve açlık riski artmaktadır.


Türkiye’de gıda fiyatları yükselmeye devam ediyor.Fotoğraf: Westend61/IMAGO

Türkiye dünyada gıda enflasyonunun çok yüksek olduğu ülkelerden biri. Hatta 38 üyeli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nde (OECD) gıda enflasyonunun en yüksek olduğu ülke konumunda. OECD’nin paylaştığı verilere göre Türkiye’nin 2023 yılı Mayıs ayında yüzde 52,5 olan gıda enflasyon oranı, OECD ortalamasının yüzde 400 üzerinde.

Çevre ve iklim ekonomisti Dr. Oğuz Tutal, Türkiye’de yüzde 60’ı aşan gıda enflasyonunun gerekli önlemlerin alınmaması halinde şiddetlenebileceği uyarısında bulundu.


Çevre ve iklim ekonomisti Dr. Oğuz Tutal, iklim değişikliğinin gıda güvenliği üzerindeki etkilerini araştırıyor.Fotoğraf: Privat

Avrupa İklim ve Çevre Derneği (CERA Europe) ve Avrupa Kalkınma Enstitüsü’nün (EDI) kıdemli uzmanlarından Tutal, iklim değişikliğinin tarımsal üretime etkileri konusunda çalışmalar yürütüyor. DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Tutal, gıda fiyatlarındaki artışta para politikasının ve girdi fiyatlarındaki artışın etkilerinin göz ardı edilemeyeceğini söyledi.

İklim değişikliği MGK’nın gündeminde

Gıda güvenliğini tehdit eden iklim değişikliği birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bir güvenlik sorunu olarak görülüyor. Çarşamba günü Ankara’da gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının ardından yapılan açıklamada, iklim değişikliğinin “küresel bir krize dönüşmeye başladığı” belirtildi. Toplantıda, sistematik olmayan göçten toplumsal bunalımlara, iç çatışmalardan devletler arası çatışmalara kadar pek çok sorunu tetikleyebilecek iklim değişikliğinin etkilerinin vurgulandığı paylaşıldı. Açıklamada, “insanlığın bu ortak sorununa ancak işbirliğinin uluslararası toplumun adil ve samimi çabalarıyla çözüm getirebileceği” vurgulandı.


Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de orman yangınları arttı.Fotoğraf: Yasin Akgül/Getty Images/AFP

Açıklamanın iklim değişikliği ile ilgili kısmı için “iyi özetlenmiş” diyen ekonomist Tutal, iklim değişikliğinin Türkiye’nin gıda güvenliğinin yanı sıra bölgenin istikrarını da etkilediğine dikkat çekti.

Türkiye’nin su fakiri bir ülke olduğuna işaret eden Oğuz Tutal, Fırat ve Dicle havzaları başta olmak üzere Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin değerli bir kesiminde önemli bir kuraklık riski bulunduğuna işaret ederek, Önümüzdeki yıllarda su krizi

Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli tarafından yayınlanan özel raporda, Türkiye topraklarının yüzde 60’ının çölleşmeye eğilimli olduğuna dikkat çekildi. Ekonomist Tutal ise hem Türkiye’de hem de bölgede yaşanan su geriliminin, yani gerekli su tedbirinin mevcut kaynaklardan temin edilememesinin jeopolitik riskler getirdiğini vurguladı. Güney Avrupa’da ve özellikle Arap Yarımadası’nda ciddi bir su sıkıntısı yaşandığını belirten Tutal, “Önümüzdeki 20 yılda suyla ilgili bölgesel anlaşmazlık ve çatışma riski de var.”

İklim kaynaklı göç dalgaları endişe yaratıyor

İklim göçü de bölgesel istikrarı etkileyecek faktörler arasında yer alıyor. İklim değişikliğinin etkilerinin en şiddetli olacağı Afrika ve Asya’dan daha ılıman bölgelere ve refah seviyesi yüksek ülkelere önemli bir göç dalgası beklendiğine dikkat çeken Tutal, kuraklığın da etkili olduğunu ortaya koyan akademik bir araştırmaya dikkat çekti. Suriye krizinin patlak vermesinde.


Su kıtlığı ve kuraklık Suriye’deki krizi etkileyen faktörlerden biri olarak görülüyor.Fotoğraf: ABDULAZIZ KETAZ/AFP/Getty Images

Oğuz Tutal, “Uydu üzerinden tarihi kuraklık haritaları çıktı ve görüyorsunuz ki aslında bir savaş geliyor. Önce su sıkıntısı, kuraklık başlıyor, bu da insanların temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmesine neden oluyor. Yaşanan ekonomik ve sosyal bunalım ve sosyal patlamanın ardından neler olduğunu bilin.” dedi.

Türkiye’nin bir gıda tedarikçisi olarak rolü de tehlikede

Uzmanlar, önlem alınmadığı takdirde iklim değişikliğinin Türkiye’deki mevcut ekonomik sorunları derinleştirebileceği ve gıda güvenliğini tehlikeye atabileceği konusunda uyarıyor.

Bu uzmanlardan biri de Akdeniz ve Ortadoğu üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Prof. Michael Tanhum. Avusturya Avrupa ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü’nde (AIES) kıdemli uzman ve Navarra Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Tanchum, iklim değişikliğinin Türkiye’nin gıda güvenliği üzerindeki etkilerine odaklandığı analizinde çarpıcı tespitler ve çözüm önerileri sunuyor.

Tanhum, Türkiye’deki yüksek gıda enflasyonuna dikkat çekerken, gıda üretimindeki kırılganlığın kronik ve yapısal olduğuna değinerek, “Bu, şiddetli su stresi ve kuraklığa tepki verememenin de bir sonucu.”


Akdeniz ve Ortadoğu çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Michaël Tanchum, Türkiye’nin Agritech diplomasisi yoluyla tarımda stratejik ortaklıklar geliştirmesi gerektiği görüşünde.Fotoğraf: Privat

“İklim değişikliğinin Türkiye’nin Avrupa ve Ortadoğu’nun gıda tedarikçisi olma rolünü de tehdit ettiği” uyarısında bulunan Michaël Tanchum, Türkiye’de gıda üretiminin azalması sonucu bölgesel gıda tedarik zincirlerinde yaşanacak aksaklıkların Avrupa ve Ortadoğu’yu olumsuz etkileyeceğinin altını çiziyor. orta Doğu.

“Agritech diplomasisi” çözüm mü?

Tanchum’a göre Türkiye, karlı gıda ihracatı gelirlerini kaybetmemek ve uluslararası gıda tedarik zincirlerindeki kilit rolünü tehlikeye atmamak için “Agritech” olarak da adlandırılan ileri tarım teknolojilerine yönelmeli.

Bunlar, verimli ve sürdürülebilir gıda üretiminde yapay zeka, otomasyon, biyoteknoloji, bilgi izleme ve bilgi analizi gibi tarımsal üretim alanında geliştirilen farklı ileri teknolojileri kapsamaktadır.

Gıda güvenliği tehlikede olan Türkiye’nin daha fazla zaman kaybetmeyi göze alamayacağını söyleyen Michaël Tanchum, Ankara’nın “Agritech diplomasisi” yürütmesi ve bu teknolojilerde lider olan ülkelerle stratejik ortaklıklar geliştirmesi gerektiğini belirtiyor. Hızlanan iklim değişikliğinin yol açtığı tahribatla mücadele etmek.


Türkiye’nin yüzde 60’ı çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya. Van Gölü havzası susuzluk alarmı veriyor. Fotoğraf: Felat Bozarslan/DW

“Argitech diplomasisi, Ankara’ya bölgesel liderlik sergilemek için kaçıramayacağı bir fırsat sunuyor” diyen Tanhum, Türkiye’nin Avrupalı ​​bazı ortaklarının, özellikle İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) artan tarım teknolojilerinde lider konumda olduğunu hatırlattı. su kullanım verimliliği ve kuraklık toleransı. Hindistan-İsrail-BAE tarımsal-besin işbirliğinin başarılı sinerjisini taklit etmeyi önerir. Tanchum bu teklifi şu şekilde açıklıyor:

“Türkiye, İsrail ve BAE arasındaki üçlü iş birliği yeni bir ekonomik oluşum inşa ederek bölgesel gıda güvenliğini de destekleyebilir. Avrupa Birliği (AB) ve üye devletleri için, Avrupa tarım teknolojisi aracılığıyla Türkiye ile kazan-kazan ilişkisi geliştirmek. benzer fırsatlar var ve biyostimülanlar en acil düşük sermayeli yatırım çözümünü sunuyor.”

Tarım teknolojilerinde stratejik ortaklıklar

İsrail, tarımsal su güvenliği teknolojilerinde lider bir ülke olarak tanımlanıyor. İsrail ile stratejik iş birliği sayesinde dünyanın en büyük ikinci buğday üreticisi konumunda olan Hindistan’ın, artan su kıtlığına rağmen buğday ve diğer ürünlerde rekor verim elde ettiği belirtiliyor. BAE aynı zamanda tarım teknolojilerine ve sürdürülebilir tarıma yaptığı büyük yatırımlarla değerli bir küresel gıda aktörüdür. Nitekim Türkiye ile BAE, modern iklim sistemlerinin benimsenmesi, gıda üretiminin artırılması ve tedarik zincirlerinin devamlılığının sağlanması konularında bir mutabakat zaptı imzaladı. Ancak Michael Tanchum, Türkiye’nin bu alanda iki ülke ile işbirliği potansiyelinin henüz harekete geçmediğine dikkat çekiyor.


Birçok ülkede olduğu gibi Çin’de de tarım üreticileri drone kullanıyor. Fotoğraf: picture-alliance/Photoshot/Z. Xudong

Türkiye, bu konularda Batılı ülkelerle iş birliğini geliştirme olanağına sahiptir. Ankara, bitkilerin sıcaklık ve kuraklık gibi streslere dayanma kabiliyetini artıran biyostimülan üretici firmaların bulunduğu Almanya, İtalya, İspanya, Hollanda ve ABD ile bu alanda iş birliği geliştirebilir.

Türkiye hangi yolu seçecek?

Çevre ve iklim ekonomisti Oğuz Tutal’a göre Türk tarımının geleceğini önümüzdeki dönemde atılacak adımlar belirleyecek.

İklim ekonomisti, “AB ile ilişkilerin canlanması ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi umut ediliyor. Öte yandan Türkiye yakın gelecekte doğru ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimsemezse AB’nin Avrupa’ya ihracatı sınırda karbon düzenlemesi ve Yeşil Mutabakat politikaları nedeniyle bir miktar azalabilir.” konuştu.

Tüm zorluklara rağmen Türkiye’nin hala bölgesinde önemli bir tarım üreticisi olduğunu, geniş ve çeşitlendirilmiş tarım arazilerine sahip olduğunu belirten Tutal, doğru uygulama ve politikalar ile birçok tarım ürününün yetiştirilebileceğini, önemli jeostratejik konumu sayesinde Türkiye ile önemli bir tarım ürünü olduğunu vurguladı. büyük potansiyeli ve güçlü altyapısı, tarımsal ihracatı daha da güçlendirebilir.

“Kazanmayan çiftçi üretmeye devam edemez”

Peki, Türkiye gıda güvenliğini korumak ve tedarikçi rolünü sürdürmek için öncelikle hangi adımları atmalı?


Türkiye’deki çiftçiler sorunlarına çözüm bekliyor.Fotoğraf: Ümit Bektaş/Reuters

Bu soruyu yanıtlayan Oğuz Tutal, gıda ve tarım açısından üreticinin kilit öneme sahip olduğuna dikkat çekti. “Tarım sigortası, tarımsal güçlendirme politikaları, çiftçinin girdi maliyetlerini azaltacak teşvikler gibi tarımsal temelli politikalar mutlaka uygulanmalı. Çünkü kazanmayan çiftçi üretmeye devam edemez.”

Her bölgeye uygun eserlerin seçilmesi ve bölgesel ve ulusal eser desen haritalarının çizilmesi gerektiğini anlatan Tutal, gerçek su kullanım formülleri ve akıllı tarım uygulamalarının yaygınlaştırılmasının da büyük değer taşıdığını belirtti.

DW Türkçe’ye VPN ile nasıl erişebilirim?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu